Efendimiz (sallallâhu aleyhi ve sellem), vefatı hengâmında her kendine gelişinde “Namaz, namaz!…” diyordu; Hz. Ömer (radıyallâhu anh) da, aynen Efendisi gibi “Namaz, namaz! …” diyerek vefat etmişti. Hz. Halid b. Velid (radıyallâhu anh) da, vefat anında “Atım, kılıcım, getirin onları, son bir kere daha göreyim.” diye inliyordu. Hanzala’nın (radıyallâhu anh), Sa’d b. Muaz’ın (radıyallâhu anh) vefatlarına gökler ağlayıp harekete geçiyor, melekler gasl ve definlerine iştirak ediyorlardı. Osman Efendimiz (radıyallâhu anh) Kur’ân okurken, Ali Efendimiz (radıyallâhu anh) camiye giderken şehit ediliyordu. Bunlara karşılık, çokları da içki masasında, kumar başında, fuhuş yuvasında son nefesini veriyordu. Evet, nasıl yaşamışlarsa öyle ölüyorlardı…
Firavunlaşmış ruhlar, dikenlere takılmış ipek gibi çekilir. Dubleleri kendilerini bırakıp giderken, geride işmizaz ve ekşi yüzler bırakır. Melekler, böylelerinin canlarını çok çetin alırlar. Onların canları, dikenlere takılmış pamuğun ayıklanması gibi çok zor çıkar.